Programlarımız
Bedensel Engelliler Destek Eğitim Programı
-
Serebral palsi’nin tüm tipleri (spastik, diskinetik, hipotonik, ataksik tip)
-
Merkezi sinir sistemini etkileyen dejeneratıf, metabolik ve genetik kökenli hastalıklar. (MS, ALS, HMSN, SMA… vs.)
-
Mental motor retardasyon (MMR)
-
Doğuştan kol felci (Brachial Plexus)
-
Omurilik kapanmama defektleri (spina bifida)
-
Doğuştan kas hastalıkları (Musküer distrofiler)
-
Travmatik nedenli merkezi sinir sistemi yaralanmaları (Omurilik felci)
-
Süreğen hastalıklardan kaynaklanan motor gelişim gerilikleri
-
Down sendromu, Angelman Sendromu, Cri Du Chat Sendromu vb. genetik farklılıklar
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon
bir kişinin yaralanma, hastalık veya engellilik sonrasında kaybettiği hareket ve fonksiyon kabiliyetini iyileştirmeye yardımcı olur. Fizik tedavide amaç bireyin maksimum bağımsızlığını sağlamaktır.
Fizyoterapistlerin Görevleri ve İş Tanımı
Fizyoterapistleri ise, hareket ve egzersiz tedavisi, manuel terapi, eğitim gibi fizyoterapi yöntemleri ile yaralanma, hastalık veya engellilikten etkilenen insanları tedavi eden, dört yıllık fakülte mezunu, sağlık meslek mensuplarıdır.
Fizyoterapide erken tanı ve ayrıntılı değerlendirme çok önemlidir.
Pediatrik Tanı Grupları Nelerdir?
-
Serebral palsi
-
Muskuler distrofiler
-
Konjenital (doğuştan) muskuler tortikollis
-
Brakial pleksus (kol felci)
-
Pediatrik spinal kord yaralanmaları
-
Pediatrik spinal patolojiler (skolyoz,kifoz)
-
Spina bifida,
-
Down sendromu
Serebral Palsi Nedir?
SP, gelişmekte olan infant beyninin herhangi bir nedenden kaynaklanan (doğum öncesi, sırası veya sonrasında) lezyonuna bağlı gelişen , ilerleyici olmayan , motor performanstaki bozukluklarla ilişkili aktivite ve katılım kısıtlılıklarına neden olan nörogelişimsel hastalığıdır. Beynin etkilenim bölgesine göre görülecek hastalık tablosu belirlenir.
Serebral Palsi Tipleri Nelerdir?
-
Spastik
-
Diskinetik
-
Hipotonik
-
Ataksik tip
Serebral Palside Görülen Problemler
SP, ilerleyici olmamakla birlikte kas iskelet sistemindeki bozukluklar ilerleyicidir. Öncelikli olarak ekstremiteler (kol ve bacaklar) ve gövdeyi etkiler. İstemli motor hareket kaybı ve postür bozukluğu öncelikli problemler olmakla birlikte , ikincil olarak duyusal problemler , oral-motor fonksiyon kayıpları, beslenme problemleri, salya, ağrı, uyku problemleri, nöbet, konuşma güçlükleri, zeka problemleri, işitme ve görme problemleri de görülebilir.
Muskuler Distrofiler
İskelet kaslarındaki ilerleyici zayıflık ve harabiyetle karakterize genetik bir grup hastalığın genel adıdır.
Muskuler distrofilerin birçok çeşidi olmakla birlikte en çok görülenler; Duchenne muskuler distrofi (DMD) ve Becker muskuler distrofi (BMD)’ dir.
Konjenital (Doğuştan) Muskuler Tortikollis
Tortikollis kelimesi ‘’bükük boyun’’ manasına gelir. Çocuklarda tortikollis başın tilti ve rotasyonel deformitelerinin farkli dereceleri ile karakterize birçok nedene ve klinik özelliğe sahiptir.
Brakial Pleksus (Kol Felci)
Brakial pleksus , boynun her iki yanında yer alan, üst ekstremitenin motor ve sensoriyel fonksiyonunu sağlayan, periferik sinir ağıdır. Komplike bir anatomiye sahip olması, yaralanma sonrası tanı ve tedaviyi güçleştirir. Brakial pleksus yaralanmaları, yeni doğanlarda ve çocuklarda görülen, hayat boyu süren çok uzun süre takip ve rehabilitasyon gerektiren bir sakatlanmadır. Brakial pleksus yaralanmaları bir sinir zedelenmesidir. Bu yaralanmaların çoğu doğum sırasında omuz ve boyunda ki sıkışmalardan kaynaklanmaktadır. Özellikle iri doğan bebeklerde daha sık görülür.
Tedavi konservatif, cerrahi ve geç dönem tedavisi olmak üzere 3 ana başlıkta toplanabilir. Konservatif tedavide amaç gelişimin desteklenmesi, eklem sertliklerinin ve kontraktürlerin önlenerek spontan sinir iyileşmesi için uygun şartların sağlanmasıdır.Bunun için fizyoterapi ve rehabilitasyon oldukça önemlidir.
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uygulamaları Nelerdir?
-
Aktif hareket
-
Normal eklem hareketi
-
Duyusal farkındalık
-
Pozisyonlama ve splintleme
-
Diğer tedaviler ( zorunlu kullanım terapisi, duyu bütünleme eğitimi, bantlama teknikleri, nöromuskuler elektrik stimülasyonu, botoks uygulamaları )
Pediatrik Spinal Patolojiler
SKOLYOZ: Vertebradaki (omurga) lateral sapma ile buna eşlik eden vertebral rotasyonu içeren omurganın üç boyutlu yapısal deformitesidir. 3 tipe ayrılır;
-
Konjenital
-
Sendromik
-
İdiopatik
Skolyozda Tedavi Yöntemleri
-
Egzersiz uygulamaları
-
Korseleme
-
Manuel terapi
-
Elektroterapi
-
Cerrahi tedavi
Spina Bifida Nedir?
Spina bifida, embriyojenik yaşamda omurilik yapısının oluşumu sırasında meydana gelen bir hata sonucunda gelişen kapanma defekti olarak bilinir.
Spina bifida da meydana gelen anormallikler deri, kemik, meninks ve nöral dokuyla birliktedir. Eğer sadece deri, kemik ve dural meninksleri içeriyorsa meningosel olarak adlandırılır. Bu durum nadirdir kıllanma veya doğum lekesi şeklinde görülür. Spinal kord etkilenimi varsa myelomeningosel olarak adrandırılır. En çok görülen tipidir.
Spina Bifidalı Çocuklarda En Çok Görülen Problemler
-
Spinal deformiteler( skolyoz)
-
Osteoporoz
-
Duyu bozuklukları
-
Kognitif bozukluklar
-
Spastisite
-
Nörojenik mesane ve nörojenik bağırsak
-
Obesite
-
Epilepsi
DOWN SENDROMU NEDİR?
En sık rastlanan otozomal bozukluklardan olup, genetik bir farklılık sonucu ortaya çıkan ve çocuğun birçok alanda farklı olmasına ve gelişim geriliği göstermesine sebep olan klinik bir tablodur. DS’li bebeklerde 21.kromozomdan 3 adet vardır. Dolayısıyla sahip oldukları gen sayısı 46 yerine 47 adettir. Down sendromu nedir sorusuna daha geniş bir cevap bulabileceğiniz ”down sendromu nedir” blog yazımızı okuyabilirsiniz.
Down Sendromunda Fizyoterapi ve Rehabilitasyon
Fizyoterapistin hedefi çocuğun en iyi hareket paternini kullanmasını öğretmektir. Çocuğun pozisyonları ve hareketleri kadar bunların kalitesi de önemlidir. DS’li çocuklarda fizyoterapinin amaçları şunlardır;
-
Postural kontrolün kazanılması( stabilite, postür ve denge)
-
Motor yeteneklerin kazanımı
-
Kaba ve ince motor hareketlerin kalitesinin artırılması
-
Duyusal bütünlüğün sağlanması
-
Kas gücü ve enduransın arttırılması
-
Deformitelerin önlenmesi
-
Günlük yaşam bağımsızlığının kazandırılması
-
Yaşam kalitesinin artırılması


Zihinsel Engelliler Destek Eğitimi
Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite ve İmpulsivite (Dürtüsellik)
Dikkat Eksikliği
-
a) Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara vermede ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar.
-
b) Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerinde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır.
-
c) Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görülür.
-
d) Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevlerini tamamlayamaz(Karşıt Olma Bozukluğu ya da Yönergeleri anlayamamaya bağlı değildir).
-
e) Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker.
-
f) Çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınıir, bunları sevmez, ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.
-
g) Çoğu zaman üzerine aldıgı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder.
-
h) Çoğu zaman dikkati dıs uyaranlarla kolaylıkla dağılır.
-
i) Günlük etkinliklerde çoğu zaman unutkandır.
Hiperaktivite
-
a) Çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanır durur.
-
b) Çoğu zaman sınıfta ya da oturması gereken diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.
-
c) Çoğu zaman uygunsuz durumlarda koşturup durur ya da tırmanır(Ergenlerde ya da erişkinlerde genel huzursuzluk duyguları ile sinirli olabilir).
-
d) Çoğu zaman sakin bir biçimde oturma, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynamada zorluk çeker.
-
e) Çoğu zaman hareket halindedir ve bir motor tarafindan sürülüyormus gibi davranir.
-
f) Çoğu zaman çok konuşur.
Impulsivite (Dürtüsellik)
-
a) Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.
-
b) Çoğu zaman sırasını beklemekte güçlüğü vardır.
-
c) Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
Kısaca özetleyecek olursak Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik ve dürtüsel davranışlar ile seyreden, sosyal yaşamı, toplumsal iletişimi engelleyen, çoğunlukla aile içi ilişkilerde ve okul eğitiminde sorunlar yaratan bir olgudur.
DEHB' li Çocuğun Günlük Hayatı
DEHB olan çocukların temel özelliklerinin dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite olduğunu belirtmiştik. Şimdi bu özelliklerin DEHB'li çocukların hayatını nasıl etkilediğine göz gezdirelim.
DEHB' li çocukların erken yaşlardan itibaren duydukları sözcükler "dikkat et, çok dikkatsizsin, dikkatsizliğin yüzünden oldu, dikkatini vermiyorsun, önüne bak, sana dikkat etmeni söylemiştim" türündendir. Bu sözcüklerin çocuklara sürekli söylenmesi, onların bu sözcükleri benimsemelerine yol açabilir. Bu şekilde çocuğun sürekli olumsuz özellikleri ile ilgilenilmesi, o davranışların daha da artmasına yol açabilir. Oysa çocuğun yaptıklarından daha çok, yapamadıkları üzerinde durulup nasıl yapacağı sağlanabilir.
Dikkat süreleri çok kısa olan DEHB' li çocuklar bir işle ya da oyuncakla kısa bir süre ilgilenirler. Sürekli farklı şeylerle uğraşmak isterler. En basit işleri bile düzenli bir şekilde yapamazlar. Dikkatlerini toplayamamaları eşyalarını kaybetmelerine yol açar. Eşya kaybetme olayından ötürü eleştiri alırlarsa, unutma ve kaybetme olaylarının sıklığı artar. DEHB' li çocukların dikkat sürelerinin kısalığı okulda akademik başarılarının düşük olmasına da yol açar. Örneğin DEHB' li çocuklar tahtaya yazılan bir yazıyı diğerlerine oranla çok daha uzun sürede defterlerine geçirirler.DEHB olan çocuklar dikkat sorunlarından dolayi yetişkinlerle iletişim kurmakta zorlanırlar.
Konuşmalarının önemli bölümünü anlayamazlar. Çocuğun konuşulanları anlayamaması hafıza problemi var şeklinde algılanabilir. DEHB'li çocuklar dikkat sorunları nedeniyle arkadasları tarafından oyunlara dâhil edilmek istemezler. Bu da onları iyice hırçınlastırır. Aldıkları ilaçlar nedeniyle rahat uyuyamayabilirler, gergin olurlar. Bu durum anne babaların onlara daha fazla ilgilenmelerini gerektirebilir.
DEHB'li çocukların dürtü kontrolündeki zayıflık düşüncesizce, ani davranışlar sergilemelerine neden olabilir. Bu yüzden akranlari ile iletisimleri zorlasir. Uyarilma düzeylerini yüksek olmasi, atak olmaları, tehlikenin geldiğini kavrayamama gibi durumlari nedeniyle yetişkinlerin denetimi altındadırlar.
Duygularını kontrol edemezler, çabuk neşelenip çabuk ağlayabilirler. Duygu denetimlerini sağlamakta güçlük çekerler. Durup dururken arkadaşlarını rahatsız etmeleri, kalem dürtme ve saçına asılma gibi davranışları nedeniyle akranları ile olumsuz bir iletişim içersindedirler.
DEHB' li çocukların dürtülerini kontrol edememeleri öğretmenlerini de rahatsız eder. Belki onlar da diğer çocuklar gibi yaramazlık yapıyordurlar ama öğretmen sınıfa geldiğinde bile dürtülerini kontrol edemeyip yaramazlıklarına devam etmeleri sorun oluşturur. Ögretmenlerinin kızmaları da DEHB' li çocuklarda dışlanılmışlık duyusunu geliştirir.
Okullarımızda derslerin işleniş biçimi, kitapların hazırlanış biçimi de DEHB' li çocuklara uygun değildir. Okul ortamında çocuklardan sessiz bir şekilde oturmaları ve yönergeleri izlemeleri istenir. Bu konudaki basarışızlıkları nedeniyle bu çocuklar hep eleştiri alırlar. Bu da onların öz-saygılarını yitirmelerine sebep olabilir. Aileler DEHB' li çocuklarını herhangi bir alış-veriş merkezine ya da misafirliğe götürmek istemezler. Çünkü oralarda da ortalığı dağıtması, kavga çıkarıcı hareketler sergilemesi muhtemeldir. Buna benzer sebeplerden dolayı sosyal ortamlardan uzak tutulmaya çalışılan DEHB' li çocukların sosyal gelişimleri eksik kalır. Toplum içindeki rollerini koruyamaz, uyulması gereken kurallar, alış-veriş becerileri gibi konularda kendilerini yetiştiremezler.
DEHB Tanısının Konulması
DEHB tanısı koyma oldukça zor bir iştir. Çünkü doğrudan tanı koymamıza yardımcı olacak herhangi bir araç gereç mevcut değildir. DEHB belirtilerinin başka psikolojik rahatsızlıklarda da görülebilmesi ve belirtilerin her çocukta farklı şiddetlerde görülmesi tanı koyulmasını zorlaştıran nedenlerdendir. Aileler DEHB' li çocukları daha okula başlamadan önce fark ederler.
Dürtüsellik, dikkatsizlik, öz-denetim zayıflığı gibi özelliklerin çocuklarda yoğun olarak bulunduğunu bilmektedirler ama bir uzmana götürmektense kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışmaktadırlar. Oysa ailelerin bu ihmali belirtilerin daha da artmasına neden olabilmektedir. Okula başladığında ise sorunlar daha da büyümektedir. Yukarıda açıklanan belirtilerin çocuklarda bulunması halinde bulundukları yerlerdeki Rehberlik ve Araştırma Merkezlerine ya da hastanelerin psikiyatri servislerine başvurmaları gerekmektedir.
DEHB' in Nedenleri
DEHB kesin olarak nedenleri belirlenmis bir rahatsizlik degildir. Genel olarak bu bozuklukta biyolojik ve psiko-sosyal etkenlerin birlikte rol oynadigi düsünülmektedir. Simdi bu etkenleri kisaca gözden geçirelim:
-
1- Genetik Nedenler: Genetik bilimindeki son çalışmalar, DEHB' in aile ortamında çıktığını kesinlikle göstermiştir. Bozukluğun genetik nedenlerine yönelik bilgiler ikiz, evlat edinme ve aile araştırmalarına dayanmaktadır. Yapılan araştırmalar neticesinde DEHB'li çocukların birinci dereceden kan bağı olan akrabalarında da bozukluğun sık görüldüğü bulunmuştur.
-
2- Beyin Hasarı: Yapılan araştırmalar sonucunda DEHB' li çocukların %95'inde beyin zedelenmesi ortaya çıkmıştır. Eğer beyin zedelenmesi yoksa doğuştan var olan bir yapısal ve işlevsel bozukluk akla gelmektedir. DEHB' li çocukların beynin ön bölgesi ve bu bölgeyle yakından ilişkili yapılarda normallerden farklı simetriye ve büyüklüğe rastlanmıştır.
-
3- Gida Maddeleri: DEHB'in oluşumunda yenilen yiyeceklerin de etkin rol oynadığı düşünülmektedir. Gıda maddelerindeki yapay boya ve tatlandırıcıların öğrenme güçlüğü ve hiperaktiviteye neden olabileceği düşünülmüş, ancak bu tür bir diyetin çok az kesim tarafından uygulandığı görülmüştür. Katki maddeleri genel olarak yiyeceklerin doğallığını bozduğu ve örneğin bağışıklık sistemi ile ilgili sorunları olan çocuklarda önemli sorunlara yol açabileceği belirlenmiştir.
-
4- Toksin ve DEHB: Doğum öncesinde sigara ve alkole maruz kalmak, çocukların beyinlerinde hasara sebep olup DEHB ve benzeri hastalıkların oluşumuna katkıda bulunabilir. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar nikotin ve alkolün beynin belirli bölgelerinde anormal gelişime neden olduğu ve benzer sürecin insanlar üzerinde ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.
5- Psiko-sosyal Etkenler: Bozukluğun gelişimde temel bir etkiden çok hazırlayıcı ve çıkışını hızlandırıcı etkilerden söz edilebilir. DEHB' li çocukların sıklıkla parçalanmış ailelerden geldiği, anne-babanın sürekli geçimsizliği ve anne babadan geçen psikiyatrik bozukluklar ile tek ya da ilk çocuk olma oranını DEHB' in oluşumuna katkdıda bulunduğu saptanmıştır.
DEHB'in Tedavi Süreci
1- İlaçla Tedavi: DEHB'in ilaçla tedavisinde kullanılan ilaçlar uyarıcı niteliğindedir. Uyarıcı ilaçların beyinde bulunan ve davranışı etkileyen bazı kimyasal maddelerin(depamin ve noradrenalin) beyindeki miktarını düzenleyerek dikkati dağıtan uyaricilarin süzgeçten geçirilmesinde olumlu etkisi vardir. Tedaviye baslamadan önce tani uzman bir doktor tarafindan konuldugu için kullanilan ilaçlar da uzmanin denetimindedir. Ilaçlarin konsantrasyonu ve dikkat süresini artirmada, verilen yönergeyi uymayi desteklemede, düsünmeden hareket etmeyi ve hareketliligi azaltmada etkili oldugu düsünülmektedir. Ancak ilaçlar çocugu zekâ düzeyini yükseltmede ya da okul basarisini artirmada etkili olmayip; çocugun uyumlu sosyal davranis göstermesini saglayamaz ve belki de en önemlisi çocugun sorunlarina devamli bir çözüm olarak kullanilmaz.
2- Psikolojik ve Egitimsel Yardimlar: DEHB'in tedavisinde diger bir yöntem de psiko-egitimsel yöntemlerdir. Psiko-egitimsel müdahaleler davranissal terapiler, aile egitimi ve aile terapisini kapsar. Her ne kadar ilaçla tedavi önerilse de ilaçla birlikte psiko-egitimsel müdahalelerin birlikte kullanilmasina iliskin olumlu yaklasimlar mevcuttur. DEHB'li çocuklarin ve ailelerin karsilastiklari zorluklarin çözümü sadece ilaçlarda aramak ya da ilaçlara tümüyle karsi çikmak uygun bir yol olmayabilir.
3- Aile Egitimi: DEHB'in tedavisinde psiko-sosyal girisimlerin özellikle de bu konudaki aile egitiminin önemini vurgulamak gerekir. Çünkü DEHB' l,i çocugun egitimlerinin yaninda onlarin anne-babalarinin da egitimleri tedaviye iliskin olumlu sonuçlar almada önemli bir etken olabilir.
4- Davranissal Terapi: Hiperaktif çocuklarin saldirganlik, söz dinlemem, insanlar arasi iliskilerinin yetersizligi ve duygusal yasantilariyla basa çikamama sorunlari için en geçerli yöntem davranis terapidir. Davranissal terapi, bireyin düsünce ve davranislarinin olaylarla nasil baglantili oldugunu anlamayi amaçlamaktadir. Bunun içinde danisman, çocugun yasamindaki gerçek örnekleri kullanir ve bunlari uygulamanin yasamsal zorluklarini anlamaya olanak saglar, yardimci olur.
5- Bireysel Terapi ve Danisma: Bireysel terapi, dogrudan DEHB'li çocugun ve aile bireylerinin rahatsizligi daha iyi anlamalarini ve onunla basa çikmalarini kolaylastirmaktadir. Özellikle de bilissel davranisçi terapi, zihinsel fonksiyonlarda degisikler yapmayi amaçlamaktadir. Bu degisikliklerini beyin metobolizmasinda degisiklere neden olmasi beklenmektedir. Ilaçla ulasilmak istenen nokta da budur.
MENTAL RETARDASYON
Zihinsel Öğrenme Yetersizliği Olan Bireyler
Zihinsel Yetersizlik:18 yasindan önce ortaya çikan zihinsel islevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde anlamli sinirliliklar görülen yetersizlik durumudur.
Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizlik: Bireyin egitim dönemi içinde, sinirli seviyede destek egitim hizmetleri ve özel düzenlemelere ihtiyaci olmasi durumudur.
Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizlik: Bireyin temel akademik, günlük yasam ve is becerilerinin kazanilmasinda yogun özel egitim ihtiyaci olmasi durumudur.
Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizlik: Bireyin öz bakim becerilerinin ögretimi de dahil olmak üzere yasam boyu süren, yasamin her alaninda tutarli ve daha yogun özel egitim ve destek hizmet ihtiyaci olmasi durumudur.
Çok Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizlik: Bireyin zihinsel yetersizligi yaninda baska yetersizlikleri bulunmasi nedeniyle öz bakim, günlük yasam ve temel akademik becerilere sahip olmamasindan dolayi yasami boyunca bakim ve gözetim ihtiyaci olmasi durumudur.
Zihinsel Öğrenme Yetersizliğinin Nedenleri
Zihinsel engellilik durumu pek çok etmenin ya da özelligin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çikmaktadir. Bunlar genellikle kalitim, çevre ve kisilik özellikleri olarak siralanmaktadir. Bununla birlikte en yaygin olarak bilinen zihinsel engellilik nedenleri: Bulasici hastaliklar ve zehirlenmeler , Yaralanma ve fiziksel etkiler, Metabolizma ve beslenme bozukluklari, Kaba beyin hastaliklari, Dogum öncesinde bilinmeyen nedenler, Kromozom anormallikleri, Gebelik bozukluklari, Ruhsal bozukluklar ve Çevresel etkiler olarak siralanabilir. Zihinsel engelli bireylerin % 80' inin çevresel etmenler sonucunda bu duruma geldikleri öne sürülmektedir.
Zihinsel engelli çocuktan kapasitesinin üzerinde basari beklemeyiniz. Okulda ve sinifta çocuga yapabilecegi görevler veriniz.( teneffüslerde sinifi koruma, tahta sildirme ve tebesiri koruma vb.) bu sayede çocugun kendine olan güveni saglanmis olur.
Zihinsel engelli çocuklarin kendilerini ifade etme zorluklari oldugundan sinifta onlara daha fazla zaman ayirin ve kendini ifade edebilecegi farkli yollari uygulayin( basit konulari anlatma, not alma vb.)
Siniftaki çocuklari egitilebilir zihinsel engelli çocugun durumundan uygun sekilde haberdar etmek ve ona karsi olumsuz tutumlar takinmalarini önlemek gerekir.(bu durum engelli çocugun sinifta olmadigi zaman yapilmali, zihinsel engelli oldugu söylenmemeli, ögrenme problemi olarak tanitilmalidir)
Zihinsel engelli çocugun anlama ve kavramasi normal çocuklardan zayif oldugu için ögretirken somut materyallerden yararlanin.
En ufak basarisini ödüllendirin. Bu durum çocuga çok büyük bir haz verir. Ögrenmeye tesvik açisindan çok önemli bir yer teskil eder.
Ögrenme rastlantilara birakilmamali, belirli bir programa bagli ve ögretmen gözetiminde yapilmalidir. Kavrayis seviyeleri dikkate alinarak, etkinlikler anlamli parçalara bölünmeli, bölümler iyice kavratildiktan sonra devam edilmelidir.
Zihinsel yetersizligi genel anlamda 4 gruba ayrilmistir.
-
a) Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizlik
-
b) Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizlik
-
c) Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizlik
-
d) Çok Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizlik
Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Çocukların Genel Özellikleri
Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizligi Olan Birey: Zihinsel islevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde hafif düzeydeki yetersizligi nedeniyle özel egitim ile destek egitim hizmetlerine sinirli düzeyde ihtiyaç duyan birey olarak tanimlanmaktadir. Bu gruba giren çocuklarin zihinsel islevlerinin seviyesi normal yasitlari seviyesine yakindir.
-
1. Bu çocuklarin akademik basarisizliklari zekâlarini farkliligindan çok yetersiz çevre ve uyarici yoksunlugundan kaynaklanmaktadir. Bu nedenle normal yasitlarinin ögrendigi tüm becerileri ögrenebilmekte ancak yasitlarindan biraz daha geç ve güç ögrenmektedirler.
-
2. Yetersiz çevre kosullari arasinda; yasadiklari evin fiziksel kosullari, yetersiz ve dengesiz beslenme, anne-babanin ayrilmasi dolayisiyla evde üvey anne ya da babanin olmasi, anne-babanin egitim seviyesinin düsük olmasi, aile içi siddetin olmasi, kardes sayisinin fazla olmasi, anne-babanin ilgisizligi sayilabilir.
-
3. Fiziksel özelliklerinde ve hareket gelisimde normallerden farklilik yoktur.
-
4. Dikkat süreleri kisa ve dikkatleri daginiktir.5. Yasadiklari basarisizliklardan dolayi kendilerine güvenleri zayif olabilir. Bireysel egitim ve biraz daha fazla ilgilenilmeyle normal yasitlariyla aralarindaki fark çok rahatlikla kapanabilmektedir.
Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Birey
Zihinsel islevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerindeki sinirlilik nedeniyle temel akademik, günlük yasam ve is becerilerinin kazanilmasinda özel egitim ile destek egitim hizmetlerine yogun sekilde ihtiyaç duyan birey olarak tanimlanmaktadir.
Bu gruba giren çocuklar okuma, yazma, matematik gibi temel akademik becerileri ögrenebilirler. Fiziksel özelliklerinde ve hareket gelisimlerinde normallere yakin bir performans gösterirler. Dikkat süreleri ve ilgileri sinirlidir. Sosyal iletisim kurabilirler, ancak sosyal kurallara uymakta çektikleri güçlük, ev ve okul yasantilarinda problem olusturabilir. Sözel yönlendirmeleri anlama, kavram - ve genelleme yapabilme becerilerinde yetersizlik görülmektedir.
Zihinsel engelin yani sira hiperaktivite veya durgunluk, genel becerisizlik gibi özellikler tasiyabilirler.Temel akademik becerilerin yani sira öz bakim becerilerinde, is ve çalisma becerilerinde egitim alabilirler. Yetiskinlikte kismen ya da bütünüyle geçimlerini saglayabilirler. Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizligi olan çocuklarin normal yasitlari ile kaynastirma yoluna gidilmesi davranis kazandirma açisindan çok önemlidir.
Fiziksel Gelişim Özellikleri
Hafif düzeyde zihinsel yetersizligi olan çocuklardan fiziksel gelisim ve hareket alanlarinda normal yasitlarindan pek farklari yoktur ancak büyük ve küçük kas gelisimdeki gerilikten dolayi beden egitimi hareketlerinde, ritmik gösterilerde, top atma ve tutmalarda, kalem tutma ve el becerisi gerektiren faaliyetleri yapmada normal yasitlarina göre gerilik ve yavaslik gösterirler.
Büyük ve küçük kas gelisimindeki gerilige ragmen bu gruba giren çocuklar oldukça iyi bir fiziksel güce de sahiptirler. Bu fiziksel güçleri pozitif yönlere (sportif faaliyetler, oyun vs.) kanalize edilmedigi zaman olumsuz yönde kullanarak saldirgan egilimlere dönüsebilir.
Dolayisiyla zihinsel engeli yaninda davranis ve uyum bozuklugu ile karsimiza çikabilirler. Bu nedenle okulda mümkün oldugu kadar normal yasitlari ile birlikte sportif faaliyetlere (yüzme, atlama, kosma, top oynama gibi) ve oyun becerisi gelistirebilmesi için oyunlara katilmalari gerekmektedir.
Sosyal Gelişim Özellikleri
Sosyal olgunluk ve becerilerde normal yasitlarina göre gerilik gösterirler. Bu nedenle daha çok kendi yas grubu ile degil, kendinden küçük çocuklarla arkadaslik edip, oyun oynarlar. Mümkün olan her firsatta yasitlari ile iliski kurmalari saglanmalidir.
Yakin çevredekilerle kolay dostluk kuramazlar. Kurduklari dostluklari uzun süre devam ettiremezler. Kolayca küser ve dostluklari bozarlar ve yalnizligi tercih etme egilimindedirler.
Sosyal iliskilerinde grupta daima baskalarina tabi olma egilimindedirler. Sorumluluk almaktan çekinirler. Oyun ve toplum kurallarina uymakta zorluk çekerler. Kurallari güç oyunlara ve sosyal faaliyetlere katilamazlar. Kurallari bu çocuklarin anlayacagi ve uyacagi seviyede basitlestirmeli ve bu tip faaliyetlere basarili etkin katilimlari saglanmalidir. Oyun içinde karmasik olmayan roller verilmelidir.
Bu çocuklar bazi alanlarda özellikle olumlu ve olumsuz davranis gelistirmede ögretmenlerinden çok yasitlarindan bilgi ve beceri kazanirlar. Bu nedenle siniflarda egitim-ögretim süreci içinde normal yasitlari ile iliski kurmalari saglanmali, bu özellikleri gösteren çocuklarin kendi aralarinda gruplasarak birbirlerinin olumsuz davranislarini pekistirerek, yeni olumsuz davranislar gelistirmelerine ve sinif içindeki diger çocuklar tarafindan dislanmalarina izin verilmemelidir.
Duygusal Gelişim Özellikleri
Ilkögretim yillarinda tüm ögrencilerden beklenen en önemli gelisim görevleri; okuma, yazma, temel aritmetik gibi akademik beceriler ve oyun becerisi kazanmalaridir.
Zihinsel engellilerin daha önceki yasantilarindaki basarisizliklar yeni beceriler ögrenmelerinde isteksizlik ve güvensizlik yaratir. Bir yandan bu isteksizlik ve güvensizlik diger yandan algilamadaki yetersizlikleri okulda kendilerinden beklenen becerileri kazanmalarinda güçlük yasamalarina neden olmakta, böylece yasanilan yeni basarisizliklarda çocuklarin benlik kavramlari olumsuz yönde etkilenmektedir.
Bu çocuklarin kendileri hakkinda olumlu duygular beslemeleri için; çitayi dogru yükseklige koyarak kendilerinin basarili hissetlerini saglamali ve her basarilari sonunda olumlu geri bildirimlerde bulunmaliyiz.
Ayrica çocuklarin zayif yanlari üzerinde degil güçlü yanlari üzerinde durarak sinif içi etkinliklerde küçük görevler vererek bu çocuklarin olumlu benlik kavrami gelistirmelerine yardimci olabiliriz.
Bu çocuklarin olumsuz benlik kavrami gelistirmelerinde bebeklik döneminde annenin zihinsel engelli bir bebege sahip olmaktan kaynakli reddedici tavirlari güvensizlik duygusunun gelismesine neden olmaktadir.
Cinsel Gelişim Özellikleri
Zihinsel yetersizligi olan çocuklarin cinsel gelisimleri ayni gelisimsel özellikteki çocuklardan farkli degildir. Genellikle zihinsel engellilerin cinsellikle ilgili davranislarinin daha ileri düzeyde oldugu sanilmaktadir.
Bu durum bu çocuklarin cinsel içerikli davranislarinin iyi denetleyememelerinden ve baska hiçbir alanda kabul görmemeleri sonucu ergenlige girdiklerinde cinsellikleri ile kabul görmeyi istemelerinden kaynaklanmaktadir.
Ergenlikte zihinsel engelli çocuklar vücutlarindaki degisikliklerin de etkisiyle çevreleri tarafindan kabul görme istegiyle kendilerini cinsel obje olarak kullandirma egilimindedirler. Bu noktada çocuklara düzeylerine uygun cinsel egitim verilmesi ve bu egitimde olumsuz davranisin cezalandirilmasindan çok olumlu davranisin örneklenmesi büyük önem tasimaktadir.
Ne Yapabilirler?
Kendi öz bakimlarini yapabilirler
Yasadiklari kentte ulasim araçlarini kullanabilirler
Temel gramer kurallarina uygun konusabilirler, günlük konusmalari rahatlikla yapabilirler
Telefonu, yazili iletisim araçlarini rahatlikla kullanabilirler
Baskalari ile isbirligi yapabilirler, temel toplumsal kurallari bilirler ve uygularlar
Alis-veris yapabilirler, parayi kullanabilirler
Karmasik beceri gerektirmeyen, hayatlarini devam ettirebilecekleri islerde çalisabilirler
Basit yemekleri ve günlük ev islerini yapabilirler
Islerinde sorumluluk alabilirler
Ne Yapamazlar?
Sehirlerarasi dolasamazlar
Özel egitim destegi ile ilkögretim programini bitirebilirler ancak yasitlarindan daha geri beceri kazanabilirler
Egitimleri uzun ve sürekli tekrara dayalidir
Soyut ve felsefi kavramlari anlayamazlar
Anlatimlari basittir
Fikir belirten yazi yazamazlar
Yüksek beceri gerektiren islerde basarili olamazlar
Karmasik planlama, dikkat ve düzenleme gerektiren etkinlikleri sürdüremezler.
Sorumluluk aldiklari önemli görevlerde yardima ihtiyaç duyarlar.
Ağır Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Çocukların Genel Özellikleri
Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizligi Olan Birey:
Zihinsel islevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerindeki eksiklikleri nedeniyle öz bakim becerilerinin ögretimi de dahil olmak üzere yasam boyu süren, yasamin her alaninda tutarli ve yogun özel egitim ve destek egitim hizmetine ihtiyaci olan birey olarak tanimlanmaktadir.
Orta düzeyde zihinsel - yetersizligi olan grubun ulastigi basari düzeyine ulasamazlar. Akademik basarisizliklari okumada, okudugunu anlamada ve aritmetik muhakemesinde daha açiktir. Özel egitim ile günlük yasam aktivitelerini, sosyal uyum, pratik islem ve öz bakim becerilerini ögrenebilirler. Agir düzeyde zihinsel yetersizligi olan çocuklar için hazirlanan egitim programlarinda akademik ögrenmelerin disinda sosyal yasama dayali aktivitelere yer verilmesi gerekmektedir.
Agir düzeyde yetersizligi olan çocuklarda iskelet-kas sistemi gelisiminde gerilik, isitme, görme gibi duyu bozukluklari gözlenebilmektedir.
Normal bir çocukta yürüme 18. ayda, konusma 8-18 aylar arasinda baslamasina karsin bu gruba giren çocuklarda bu gelismeler ancak 36. ayda baslamakta ve çocuklar çesitli becerileri kazanmaya ancak bu yastan sonra hazir duruma gelmektedirler. Küçük ve büyük kaslarini kullanmada belirgin sekilde becerisizlik gösterirler. El- göz koordinasyonunu geç ve güç saglarlar. Kullandiklari kelime sayisi çok sinirli olmakla birlikte kelime hazinelerinin sosyal iletisim kurabilecek düzeyde oldugu görülmektedir. Yetiskinlikte beceri gerektirmeyen yardimci islerde denetim altinda çalisabilirler.
Çok Ağır Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Çocukların Genel Özellikleri
Çok Agir Düzeyde Zihinsel Yetersizligi Olan Birey:
Bireyin zihinsel yetersizligi yaninda baska yetersizlikleri bulunmasi nedeniyle öz bakim, günlük yasam ve temel akademik becerileri kazanamamasi nedeniyle yasam boyu bakim ve gözetime ihtiyaci olan birey olarak tanimlanmaktadir. Gerilikleri dogustan fark edilir. Bazi basit öz bakim becerilerini ögrenebilirler.
Yasamlari boyunca bütün aktivitelerde desteklenmeleri gerekir. Beyin patolojileri ve fiziksel anormallikler siklikla görülür. Orta ve agir düzeyde zihinsel yetersizligi yasayan çocuklarin düzeyine hiçbir zaman ulasamazlar. Konusmasinin gelismemis olmasi sosyal iletisim gelistirmesini güçlestirmektedir. Motor becerileri zayiftir. Tüm yasamlari boyunca sürekli ve yogun bakim ile yardima gereksinim duyarlar..

Otizm Spektrum Bozukluğu Destek Eğitim Programı
ÖZÜR GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Otizm Spektrum Bozukluğu, birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubu olup erken çocukluk döneminde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında yetersizliklere sahip olma durumudur. Davranış sorunları, yineleyici, sınırlı ilgi ve davranışları kapsamaktadır. Bu durumlar gelişimin birçok alanını etkileyerek kalıcı ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar. 1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları beş bozukluktan oluşan bir grup olarak sınıflandırmıştır.
Bunlar;
1. Otizm
2. Rett Sendromu
3. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
4. Asperger Bozukluğu
5. Başka Türlü Adlandırılmayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)’ tur .
1. Otizm
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler, iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapma gibi özellikler gösteren nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Yaygın gelişimsel bozuklukların en iyi bilineni otizm (İnfantil otizm olarak da bilinir.) olup karşılıklı sosyal etkileşimde, sözel iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil otizm kavramı ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve 1980'e kadar bu terim kullanılmıştır. Otizm terimi, zaman içinde yerini, otizm spektrum bozuklukları (ASD-Autism Spectrum Disorders) terimine bırakmıştır. Otizm spektrum bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklarla (Pervasive Developmental Disorders-PDD) eş anlamlı olup ileri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır. Otizm ise bu sınıflandırma altında yer alan kategorilerden yalnızca biridir. Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır. Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin önemli bir bölümünde (yaklaşık %35), beyindeki anormal elektrik hareketlerine bağlı olarak nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb. 5 nörolojik sorunlar da görülebilir. Otizm spektrum bozukluğu bir ruh hastalığı değildir, ancak belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyoekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir. Otizm spektrum bozukluğunun kalıtsal olabileceği yönünde bulgular vardır, ancak buna yol açan gen ya da genler henüz bulunmuş değildir. Önceki yıllarda otizm spektrum bozukluğunun görülme oranının 500’de bir olduğu kabul edilirken son verilere göre otizm spektrum bozukluğunun yaklaşık her 150 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir. Ayrıca, erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır. Sanıldığının aksine, otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin çoğunda, farklı düzeylerde zekâ geriliği görülür. Ayrıca, zekâ testlerinde belli alanlar, diğer alanlara kıyasla çok daha geri çıkabilir. Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb. üstün özelliklere rastlanır. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2000 yılında yayımlanmış olan DSM-IV-TR (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) kılavuzuna göre yaygın gelişimsel bozukluklar içinde yer alan otizm tanısının konulabilmesi için aşağıda sıralanan belirtilerden en az altısının görülmesi gerekir. Ayrıca, bu belirtilerden en az ikisinin sosyal etkileşim sorunları kategorisinden, en az birer tanesinin ise diğer iki kategoriden (iletişim sorunları ve sınırlı/yinelenen ilgi ve davranışlar) olması şarttır. Bu belirtilerden en az birinin 36 aydan önce ortaya çıkmış olması da bir diğer koşuldur.
Sosyal Etkileşim Sorunları
Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan davranışlarda yetersizlik
• Sıra dışı göz kontağı özellikleri: Göz kontağı hiç kurmamak, çok kısa süreli kurmak ya da alışılmadık biçimde kurmak. Örneğin, birden bire gözlerini karşısındakinin gözlerine dikmek ve kaçırmak gibi.
• Jest ve mimik kullanımında sınırlılık: Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak.
• Başkalarına yaklaşmada sıra dışı özellikler: Sosyal ortamların gerektirdiği mesafeyi ayarlayamamak:Başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak.
• Ses kullanımında sıra dışılık: Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özellikleri göstermek. 6 Yaşa uygun akran ilişkileri geliştirememek
• Arkadaşlık kurmakta zorlanmak: Çok az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da hiç arkadaş edinememek.
• Akranlarla etkileşimde bulunmamak: Kendi yaşıtlarıyla oynamada, konuşmada vb. çok isteksiz davranmak. Örneğin, yalnızca kendisinden çok küçük ya da büyük kişilerle etkileşimde bulunmak.
• Yalnızca özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek: Belli kişilerle, yalnızca belli ilgilere dayalı olarak (favori konularda) etkileşimde bulunmak.
• Grup içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak: İş birliğine dayalı oyunların kurallarına uymakta zorlanmak. Başkalarıyla zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık
• Yalnız olmayı tercih etmek: Başkalarının, genellikle aile üyeleriyle ya da arkadaşlarıyla birlikte yaptığı pek çok şeyi (TV izlemek, yemek yemek, oyun oynamak vb.) yalnız başına yapmayı yeğlemek.
• Belli olay ya da durumlara başkalarının dikkatini çekme çabası göstermemek. Örneğin; şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey başardığında başkalarıyla paylaşmamak vb.
• Sözel övgü karşısında tepki vermemek: Başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri ya da sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek. Örneğin, hoşnutluk belirtisi göstermemek. Sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık
• Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak: Birileri kendisine seslendiğinde ya da kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek, duymuyormuş ya da fark etmiyormuş gibi davranmak.
• Başkalarının yaptıklarına karşı ilgisizlik: Ortama birinin girmesi, ortamdan birinin çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi başka çocukların çok ilgisini çeken bazı olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi hoşnutluk ya da ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek. • Başkalarının duygularını anlamada yetersizlik: Üzülen, ağlayan, kızan, sevinen vb. kişiler karşısında duyarsız davranmak. Örneğin, üzgün birini rahatlatma çabası göstermemek. 7 b. İletişim Sorunları Dil gelişiminde gecikme
• İki yaşından büyük olup da tek bir sözcük bile söylememek.
• Üç yaşından büyük olup da iki sözcüklük basit ifadeler (‘Baba git.’ vb.) kullanmamak.
• Konuşmaya başladıktan sonra basit bir dil bilgisi yapısı kullanmak ya da belli yanlışları tekrarlamaya devam etmek. Karşılıklı konuşmada zorluk
• Karşılıklı konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar göstermek: Örneğin; bir kez konuşmaya başlayınca konuşmayı uzun bir monolog şeklinde sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek.
• Konuşma konularında seçicilik: Kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve isteksiz olarak konuşmak. Sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak
• Başkalarının kendisine söylediklerini tekrarlamak.
• Televizyondan duyduklarını ya da kitaplardan okuduklarını, ilişkisiz zamanlarda ve bağlam dışı olarak yinelemek.
• Kendisinin uydurduğu ya da yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri tekrarlamak.
• Aşırı resmî ve didaktik konuşma özellikleri göstermek. Gelişimsel düzeye uygun olmayan oyun
• Senaryolu oyunlarda sınırlılık: Oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb. hayali oyunlar oynamamak.
• Sembolik oyunlarda sınırlılık: Bir nesneyi başka bir nesne olarak (küpü mikrofon olarak vb.) kullanarak oyun oynamamak.
• Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak. Örneğin; topu zıplatmak yerine sürekli olarak bir eliyle vurmak, legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak yerine sıraya dizmek vb.
• Sosyal oyunlara ilgisizlik: Küçük yaşlardayken, ‘ce-e’ vb. sosyal oyunlara karşı ilgi göstermemek. 8 c. Sınırlı/Tekrarlayıcı İlgi ve Davranışlar Sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olmak
• İlgi takıntıları: Bazı konulara karşı aşırı ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek vb. istemek.
• Bazı sıra dışı konulara aşırı ilgi duymak. Örneğin; astrofizik, uçak kazaları ya da sulama sistemleri.
• İlgi duyduğu konularla ilgili ince ayrıntıları anımsamak: Kendi favori konularındaki en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek. Belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı ısrarcılık
• Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek: Örneğin, arabanın kapılarını hep aynı sırayla kapatmak.
• Günlük rutinlerde değişiklik olmamasını istemek. Örneğin; eve gelirken hep aynı güzergahı izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek.
• Günlük yaşamdaki değişiklikler karşısında aşırı tepki göstermek: En ufak bir değişiklik karşısında aşırı kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak.
• Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için meydana gelecek değişikliklerle ilgili önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak. Tekrarlayıcı (kendini uyarıcı) davranışlar
• Sıra dışı beden hareketleri: Parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi ekseni etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip olmak vb.
• Sıra dışı el hareketleri: Ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek, ellerini farklı biçimlerde tutmak vb. Nesnelerle ilgili sıra dışı ilgiler ve takıntılar
• Nesneleri sıra dışı amaçlarla kullanmak: Örneğin, oyuncak arabanın tekerleklerini çevirmek ya da oyuncak bebeğin gözlerini açıp kapamak vb. davranışları tekrar tekrar yapmak.
• Nesnelerin duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmek: Örneğin, eline aldığı her nesneyi koklamak ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip çevirerek incelemek.
• Hareket eden nesnelere aşırı ilgi göstermek: Örneğin; tekerlek ya da pervane gibi dönen nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere uzun sürelerle bakmak.
Nesne takıntıları: Bazı sıra dışı nesneleri (bir silgi ya da küçük bir zincir parçası vb.) elinden bırakmak ya da gözünün önünden ayırmak istememek.
Rett Sendromu
Rett Sendromu, ilk defa Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış, Dr. Bengt Hagberg ve çalışma arkadaşları tarafından 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya çapında tanınmıştır. Rett Sendromu (RS), dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun, erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir, fakat erkeklerde görüldüğünde bu bebeklerde genellikle düşük, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlar ortaya çıkmaktadır. RS’li çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini birbirine kenetler. Hemen ardından stereotipik el hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya çıkar. Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemlerle de karşılaşılabilir.
Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
Çocukluğun dezintegratif bozukluğu olan çocuklarda doğumdan itibaren en az iki yıl tamamen normal gelişim kaydedilir. Belirtiler sıklıkla 3-4 yaş arası görülmeye başlar. Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaştan önce gelişmiş olması gerekir. Ağır mental retardasyonla ve lokodistrofiyle (ilerleyici çocuk nörolojisi hastalıkları) birlikte görülmektedir. Ayrıca epilepsiye rastlama olasılığı da sıktır. Başlangıç ani veya dereceli olabilir. İlk bulgular, aktivitede artış, huzursuzluk ve anksiyetedir. Daha sonra konuşma ve diğer yetilerde kayıplar kaydedilir, klinik tablo platoya erişir ve sonraki gelişim sınırlı olabilir. Eğer ilerleyici bir nörolojik bozukluğun sonucu olarak ortaya çıkıyorsa klinik tablo kötüleşme hatta ölümle sonuçlanabilir. Bu psikoza “heller demansı” veya “infantil demans” da denilmektedir. Otizmdeki gerilemeyle ilişkisi tartışmalıdır. Genelde, nöroloji kliniklerinde yataklı tetkiklerle teşhis edilir. Öncesinde normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zekâ, dil ve sosyal işlevlerinde birkaç ay içinde gelişen deteryasyon (yıkım)’dur. Tahminen otistik bozuklukların 10'da biri sıklıkta gözlenir. Erkek/kız oranı 4-8/1'dir. Sebep bilinmiyor. Konvulzif sendromlar, tuber sklerozis ve çeşitli metabolik hastalıklarla birlikte bulunabilmektedir. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu DSM-IV tanı ölçütleri şunlardır:
A. Doğumdan sonraki iki yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte normal bir gelişmenin olması
B. Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi. Bunlar:
1. Sözel anlatım ya da dili algılama
2. Toplumsal beceriler ya da uyumsal davranış
3. Bağırsak ya da mesane kontrolü
4. Oyun
5. Motor beceriler
C. Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:
1. Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (sözel olmayan davranışlarda bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe vb.)
2. İletişimde nitel bozukluklar (konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da sürdürmede, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması, çeşitli imgesel oyunlar oynamama vb.) 3. Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)
Atipik otizm, dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik kullanımındaki sorunlar, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli ilkelere aşırı katı yaklaşım ve bağlılık gibi durumlarla ilişkili olarak göz önüne alınabilir. Bazı kişilik tipleri ve bozuklukları (şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik) yine atipik otizmle ilişkili olabilir, fakat farklar vardır. Örneğin, şizoid kişilikler toplumsal ilişkileri anlar, özellikle istemezler. Buna karşın otizmli bireylerde ilişki kurma arzusu olduğu, ama beceremedikleri ileri sürülmüştür.
Atipik otizmle tipik otizm arasındaki farklar oldukça tartışmalıdır. Araştırmalar ve sonuçları yeterli olmasa da elde edilen belli bulgular vardır. Tipik otizmde, tanı kalıcıdır. Hafiften ağıra giden bir yelpazesi vardır. Dil sorunu bazı olgularda düzelir, ama çoğu kez kalıcıdır. Kendine zarar verme davranışı sıktır. Yaş, cins, ailede benzer durum özellikleri ve iletişim sorunu temelde atipik otizmle aynıdır. Stereotipilerin ağırlığı, sıklığı, şiddeti küçük yaşlarda atipik otizmle aynı olabilir ve ilerleyen yaşa rağmen değişmeden kalıcı olabilir. Zekâ en ağırdan en hafife kadar değişen düzeylerde geri olabilir. Dar ilgi alanı, takıntılı davranış, duysal belirtiler atipik otizmde görülenle aynı olabilir. Geç yürüyebilir. Öz bakım sorunları belirgindir ve ilerleyen yaşa rağmen kalıcı olabilir. Buna karşın atipik otizmde ilerleyen yaşla tanı değişebilir ve bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otizm belirtileri zamanla kaybolabilir; iyi eğitimle ve elverişli şartlarda tamamen normale dönebilir. Ağır formu yoktur ve hafif otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal gelişimin bir parçası olarak görülebilir. Otizme özgü davranışlar belirli durumlarda (zorlanma) açığa çıkacak şekilde maskelenebilir veya değişik görünümler altında gizlenebilir (yalancı dışa dönüklük vb.). Mizahı anlama ve oluşturmada, karşı cinsle ilişki başta olmak üzere insan ilişkilerinde hep ciddi sorunlar yaşanır. Dil sorunu varsa kısa sürelidir; sonuç olarak düzgün gramer ve fonoloji ile konuşurlar. Kendine zarar verici davranış görülmez. Belirtiler şiddet ve bir araya geliş yoğunluğu açısından, toplumsal yasayış ve düzeni bozacak şekilde belli bir sınırı aşmaz. Genel gelişim eğrisi elverişli şartlar altında düzelme yönündedir. Öğrenme sorunları olabilir ve okul sorunları yaşanır. Stereotipik (tekrarlayıcı) hareketler ilerleyen yaşla sebat etmez. Dar ve yoğunlaşmış bir ilgi alanı vardır, ancak toplumsal açıdan daha anlamlı bir konuda (mesleğinde vb.) bu durum başarıya neden olabilir. Takıntılı davranış, ritüeller atipik otizmde daha belirgin olabilir. Panik ataklar sık görülebilir.
NOT ! T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ yayınıdır

Özel Öğrenme Güçlüğü Destek Eğitimi
ÖZÜR GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Tanımı Amerikan Psikiyatri Birliğinin (APA 2001) tanımına göre özel öğrenme güçlüğü zekâsı normal ya da normalin üstünde olan bireylerin, standart testlere göre yaş, zekâ düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma, matematik ve yazılı anlatım düzeyinin beklenenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konulan bir bozukluktur. Okuma bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu, matematik bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozukluğu alt gruplarını içerir. APA tarafından geliştirilmiş sınıflandırma sistemi olan DSM-IV’de (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) “öğrenme bozuklukları” terimi kullanılmış, bu sorunun çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları kapsamında ele alınması gerektiği belirtilmiş ve sağaltımın bir parçası olarak özel eğitim verilmesi gereği vurgulanmıştır. Özellikleri Özel öğrenme güçlüğü olan bireyler, öğrenmede çok önemli olan bilgiyi işleme sürecinin (bilginin alınması, düzenlenmesi, bellekte depolanması ve iletilmesi) bir kısmında ya da hepsinde sorun yaşayabilirler. Bilgiyi işleme süreci dört aşamadan oluşmaktadır.
1. Girdi Aşaması: Bilginin duyu organları yolu ile beyinde algılanma sürecidir. Özel öğrenme güçlüğünde uyaranların görsel, işitsel, dokunsal, kinestetik (hareket) ve vestibüler (denge) açıdan algılanmasında sorun yaşanabilir.
2. İşlemleme Aşaması: Beyne giden bilginin işlenmesi sürecidir ve üç aşamada tamamlanır. Bu aşamalar sıraya koyma, soyutlama ve organizasyondur. Özel öğrenme güçlüğünde bu aşamaların birinde ya da tümünde sorun yaşanabilir.
3. Bellek-Depolama Aşaması: Gelen bilgi beyinde işlendikten sonra kullanılmak üzere bellekte depolanır. Özel öğrenme güçlüğünde kısa süreli, uzun süreli ve işleyen bellek ile ilgili sorun yaşanabilir.
4. Çıktı Aşaması: Beynin bilgiyi mesaj olarak hücrelere, kaslara, dil ya da motor etkinlik alanlarına göndermesi sürecidir. Öğrenilen bilgiler konuşma, yazma, çizim, jest ve mimikler yolu ile ifade edilirler. Özel öğrenme güçlüğünde bu alanlardan birinde ya da birkaçında güçlük yaşanabilmektedir. Özel öğrenme güçlüğünde okul öncesi dönemden itibaren dil, algı, kavram, motorkoordinasyon, bellek, dikkat-konsantrasyon, sıralama, organizasyon, duygusal-sosyal alanlarda güçlükler görülebilmektedir.